31 Ekim 2012 Çarşamba

10 Ekim 2012 Çarşamba

Geçmiş Bir Hüznün Avucunda Acıklı Bir Ölüm



Love Song by The Cure on Grooveshark

Karar vermek için her şeyin berraklaşmasını beklemek çok saçmaydı, o zaman karar asla ona ait olmayacaktı çünkü. Karar berraklaşan şeylerin kararı olacaktı, zafer de yenilgi de. Bir şey gibi, bir şey gibi kötü ve çirkindi şimdilerde. Mucizelere inanmayı çocukluğunda bırakmıştı zaten, sığınacağı masalları da unutmuştu birer birer o andan başlayarak. Unutmadığı bir kaç şey kalmıştı geriye, bir isim, açık renkli ve kıvrılıp kıvrılmama konusunda kararsız kalmış saçlar. Neredeydi acaba şimdi? Bir başkasının yatağını ısıtıyordu belki de. Belki bir anneydi ya da karşısına değerini anlayan hiç kimse çıkmamıştı henüz. Bencilce davrandığını itiraf etti ilk kez, bırakmamalıydı onu. Hep sevmeliydi. Bu çok tuhaftı. Birini, uzun zamandır aklına gelmeyen birini birden anımsamak ve ona delice aşık olmak. Şimdi onu bulabileceği tek yer odasını dolduran boşluk ve bu boşluğu şereflendirme nezaketini gösteren cılız güneş sızıntılarıydı, keskin sızıntılar.

 "However far away, I will always love you. 
  However long I stay, I will always love you. 
  Whatever words I say, I will always love you."

Bazen radyoda çalan bir şarkı yetiyordu bir adamın intihar kararına.

23 Eylül 2012 Pazar

Biri Onun Rengini Gasp Etti


Elephant by Tame Impala on Grooveshark


Dostlar, yarın ilk günüm Boğaziçi'nde. Tüm heves kazanana kadarmış, hiç gitmek istemiyorum nedense. Korku, gerginlik ve heyecan. Şu an hissettiğim şeyler bunlar işte. İlk günlerden nefret etmişimdir hep. Lütfen hava güzel olsun, güzel olsun ki vapurda üşümeyeyim. Mor oje de çok sırıtmaz umarım. Sevgili yeni arkadaşlarım, hiçbiriniz umrumda değilsiniz, üzgünüm. Belki sizi sonra severim ama şimdi bi klasik olarak hepinizden nefret etmek zorundayım. Kusuruma bakmıyorsunuz di mi?

Tabi ki her zaman olduğu gibi şarkıyı pas geçmeyin, özellikle seçtim :))

*Görsel renklerindokunusu.blogspot.com 'dan alınmıştır.

19 Eylül 2012 Çarşamba

Her Şey Çok Güzel Olacak, Olmalı


Dark Paradise by Lana Del Rey on Grooveshark

Güzel parça, bunu sevin, saklayın. 
Artık buraya bir şeyler yazmak, bir şeyler paylaşmak eskisi gibi mutlu etmiyor beni. Monoton aşklar gibi heyecanı kalmadı. Belki de gerçekten kimse ilgilenmediği için. Aslında çok da umurumda değil bu. Yalan gibi gözükebilir ama kendim için bu blog. Günlük tutmaya alışamadım bi türlü, çareyi böyle bir şeyde buldum. Geçmişime arada kaçamaklar düzenlemeyi seviyorum. Büyümek çok kötü çünkü. Başarısız olduğum bir şey bu büyümek. 

Arada yine uğruyorum buralara, hiç gidemem zaten. Mutlu kalın dostlar!

*Görsel supernova.com 'dan alınmıştır.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Resmiyet Kazandı Bugün Yılların Hayali: Boğaziçi!


Ben buraya çıplak geldim by Nil karaibrahimgil on Grooveshark

Resmiyet kazandı bugün yılların hayali: Boğaziçi!

*Görsel resimge.com 'dan alınmıştır.

4 Eylül 2012 Salı

Saf Sevgiye Dair: Göğe Bakma Durağı

 
   
Göğe Bakma Durağı

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım

16 Ağustos 2012 Perşembe

Yokluklardan Varlık Beğendim Kendime


Let's Pretend by Tindersticks on Grooveshark

Zaman gibi birini sevmek, gitmesine karşı koyamıyorsun, avuçlarına alamıyorsun. Seviyorsun sadece. Bu sadelik yeterliymiş gibi geliyor. Sadece sevmekle her şeyin üstesinden gelebileceğine inanıyorsun, daha da seviyorsun ve sonra daha da. Sudaki daireler gibi büyürken sevdan suya atılan taş batıyor derinlere. Kayboluyor. Daireler siliniyor yavaş yavaş ama zihnin de yüreğinde inkar etmekte anlaşmış sanki kaybolanları. Yokluğa inanmak zihin için de yürek için de mümkün çünkü. Mümkün kılamadığın tek şey o, o ve küçük mutluluğunuz, size dair olan o mutluluk. 

İnsan büyüyor, insan alışıyor, insan ölüyor. Ölmeye alışıyor insan, zamanı gelince her şeye "kabul" diyor. İnsan vazgeçiyor, insan yoruluyor. Utanmadan, yorulmadan seviyor insan ve bazen çok ağlıyor.

*Görsel brokenbeard.com 'dan alınmıştır.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Kategorize Günahtan Minimalize Günaha


"En büyük günah hırsızlıktır. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalarsın. Karısını bir kocadan, çocuklarını bir babadan mahrum edersin. Yalan söylediğin zaman, bir insanın gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursun. Aldattığın zaman, bir insanın doğruluk, adalet hakkını elinden alırsın. Çalmaktan daha büyük bir kötülük yoktur."

Uçurtma Avcısı, Khaled Hosseini

*Görsel kitaplog.net 'ten alınmıştır.

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Geçmişten Gelenler Vol 1


Çocukken MMC'de izlerdim dünya müziklerinden bir şeyler. Bu da onlardan biriydi, en sevdiklerimden. 2 gün önce rastlantı sonucu tekrar gördüm, tıkladım hemen. Hiçbi şey kaybetmemiş çocukluğumdaki güzelliğinden. Belki de çocukluğum koktuğu :)

31 Temmuz 2012 Salı

Azıcık Yer Açın La!


Ben Nasi Buyuk Adam Olucam by Pinhani on Grooveshark

Dostlar tüm belirsizlikler netleşiyor yavaş yavaş. Tercihlerimi de yaptım bugün. Allah'ın hakkı üçtür deyip biri beklenen 2 de ölü tercih yaptım. Bundan sonra kayıt zamanını beklemekten başka yapacak bir şeyim yok. Lise diplomamı da aldım, insan bi tuhaf hissediyor. Az değil 5 yıl okumuşsun, arkadaşlarınla aynı sınıfı, odayı, hayatı paylaşmışsın ve orada artık istenmiyorsun sanki, biletini kesip vermişler eline. Bi daha lise okurum aslında!

Mini mini bir sosyolog adayıyım artık ben. Psikolog da olabilirdim ama sosyolog olmayı seçtim ve peşinden gelecek uzuuuuunnnnnnnnn bir akademik kariyer sürecini de. Zor, çok zor böyle bir zamanda aradan sıyrılmak, koltuk kapmak. " Ben nasıl büyük adam olacağım?". Ya nasip, ya kısmet!!!

*Görsel yesilcimen.com 'dan alınmıştır.

20 Temmuz 2012 Cuma

En Güzel Şekilde Bitti, Hobaley!


Mutluyum, sınav sonucum istediğim üniversitede istediğim tüm bölümlere yetiyor. Üzgünüm, birlikte yol aldığım insanın sonucu istediği yere yetmiyor. Seviyorum, çok seviyorum, Ankara'ya gitse bile. Hem benim burslarım olacak, hep gelebilir buralara, yanıma. Ben gidebilirim oralara, yanına. Ve birkaç yıl sonrasında birlikte gideriz dünyalara...

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Oradaydım, Mükemmelliklerle Birlikte


Kimbra Türkiye'ye geldi ilk kez Efes Pilsen One Love Festival kapsamında. Elbette kaçırmadım, gittim, gördüm, eğlendim,eğlendik. Pazar günü oldu tüm bunlar ama ancak şimdi fırsat buldum. Sınav sonuçlarının açıklanmasına ramak kaldığı için sürekli üniversitelerin tanıtım günlerine katılıyoruz. Kim ne kadar burs veriyor, hangi imkanları sağlıyor bunların derdine düştük. Neyse burda bırakalım bu sınav-üniversite muhabbetlerini.

Kesinle canlı performansı çok iyi Kimbra'nın. Enerjisine hayran bıraktı herkesi. En kısa zamanda tekrar gelmek istediğini söyledi, bekleriz bebeğim!




Settle Down'un yeni versiyonunu seslendirdi, diğerini daha çok seviyorduk ama olsun :)

Pulp için bekleyen müthiş coşkulu bir kitle vardı, ben Pulp'ın performansının küçük bir kısmına tanık olabildim ama etrafta 'izlediğim en iyi performanstı.' cümlesi sık sık duyulmuş. Keşke kaçırmasaydım :(

Elbette bu organizasyonu düzenleyenlere de büyük teşekkürler etmek lazım, ha bir de kişi hak ve özgürlüklerinin önüne set çekilen bir ülkede kimse "Bu ülkede demokrasi var." geyiği yapmasın. Ben seneye de bu festivalde olacağım, siz de olun!


8 Temmuz 2012 Pazar

Eskiyiş Sürekli Yenilenendir


Yere düşüp kırılan cam bir bardak gibi hissediyorum kendimi. Kalkıp parçalarımı aramaya, bir bütün olmayı yeniden denemeye dair ne bir umut ne de bir istek var içimde. Hayatımdaki belirsizlikler kadar belirlilikler de canımı sıkmaya başladı. O kadar çok sebep var ki hayata karşı güvensiz hissetmem ve inancımı kaybetmem için. Ben bilmiyorum, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum...

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Her Ayrıntıyı Zihnimin Ücra Köşelerinde Saklayabilmek İsterdim



Severek dinlemekteyim. Hem güzel bir şarkı hem güzel bir klip hem de güzel bir kadın. Her şey güzel, öyleyse sen nerelerdesin?

29 Haziran 2012 Cuma

Balkon Sefası


BALKON

Çocuk düşerse ölür çünkü balkon 
Ölümün cesur körfezidir evlerde 
Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların 
Anneler anneler elleri balkonların demirinde 

İçimde ve evlerde balkon 
Bir tabut kadar yer tutar 
Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen 
Şezlongunuza uzanır ölü 

Gelecek zamanlarda 
Ölüleri balkonlara gömecekler 
İnsan rahat etmeyecek 
Öldükten sonra da 

Bana sormayın böyle nereye 
Koşa koşa gidiyorum 
Alnından öpmeye gidiyorum 

II. Yeni şairlerini de şiirlerini de seviyorum. İnsanı sarsan pek çok nokta ve söyleyiş var bu şiirlerde. Siz de 
sevin!


*Görsel yucedevlet.com 'dan alınmıştır.

27 Haziran 2012 Çarşamba

Keşke Ben Heidi, Heidi Ben Olsaydı!


Çok kıskanıyorum lan seni! Peter gibi tatlı çocuğu da kapmışsın, oh mis. Biliyor musun hani dedenin sana samanların üzerine yaptığı yatak var ya orada bi kez olsun uyumak istedim hep. Hala da istiyorum Heidi!

25 Haziran 2012 Pazartesi

Mutsuzluğumdandır Tüm Bu Zırvalıklar


Güldüm, dedim ulan bunlar ne salak şeyler, işleri güçleri yok herhalde bunların. Eğlenceli, komik ve Fruit Ninja göndermeli. Bi kerecik izle be, beğenmezsen bi daha gelmezsin bile buralara.

Erken Ölüm

Güzeldi ve bitti, bitmemesi gereken bir zamanda, saçmasapan bir nedenle. Bitti, öyle gerekiyordu çünkü. Saygılar!

23 Haziran 2012 Cumartesi

Defolun Buradan Üniversite Hazırlık Kitapları, Hiç Özlenmeyeceksiniz!



Ulan hala inanamıyorum, artık sokaktaki herkes gibiyim, sınav yok, test yok. İstediğin kadar gez, istediğin yere istediğin zaman git. Kötü geçen sınavlara, dershane denemelerine hiç benzemeyen ÖSYM sınavlarına elveda! Dostlar, çok mutluyum, zafer kazanmış bir komutan kadar kabarık şu an omuzlarım.

Bu bi yıl zor geçti, hep nasıl geçtiğini anlamayacaksınız diyorlardı, yalanmış. Uzadı, uzadı ama nihayet bitti. Bu zor zamanlarda, zor denemelerde, gerçek sınavlarda hep yanımda olan ailem, sevgilim ve sevdiğim sanatçılar hepinize teşekkürü borç bilirim. İyi ki varsınız lan!

Sevdiğim sanatçıları ve müzikleri temsilen her ÖSYM sınavı çıkışında ilk dinlediğim olan Good Intent'i seçtim, iyi de yaptım. Bekle Kimbra, seninle randevumuza da çok az kaldı, beklemeyi öğrendim ben...

20 Haziran 2012 Çarşamba

Yoksun Nedenin Yoksa, Yoksun Nedenin Yok



Mutsuz Punk by Yasemin Mori on Grooveshark

Kadın tuhaftı, bir başka. Bir başka üzgündü sanki dünya onunla ve küsmüştü kendine bile kadın. Yalnızdı, yalnızdı ve mutsuzdu. Ölüyordu sessizlikte, sakinliğinde. Dingin bakışlarla süzülemezdi bir adam ve bir aşk yaşanamazdı ufak kırıntılarla. "Küçük dudaklarla büyük çığlıklar atılamaz." derdi annesi. Büyük çığlık? Ne işe yarardı ki bir büyük çığlık? Ne bir adamı aşık edebilirdi bir çığlık ne de bir kadına bir adamı unutturabilirdi. Bir adam? Aşık olunan hiçbir zaman alelade "biri" olamazdı. Sevilen ne "bir adam"dır ne de seven "bir kadın". Aşk araftı. Güzel yalanlara inanmak, ağlamak, önce ölüp sonra dirilmek. Aşk ne çok ufak ne de uzak. Aşk içinde, orada bir yerde, eğer yaşamasına izin verdiysen...


*Görsel vi.sualize.us 'dan alınmıştır.

16 Haziran 2012 Cumartesi

Ben & O, O & Ben: Tam Bi Faciayız


Bazen bir şarkı daha iyi anlatır yaşamınızın sivri uçlarını. O zaman susun ve izin verin, izin verin içinizdeki o darmadağın şeylerin sizin olmayan dudaklarla dünyaya akmasına.

Edit: Oh Land 30 Haziranda Mono Festival'de sahne alacak, kaçırmayın. Daha fazla bilgi için monofestival.com

13 Haziran 2012 Çarşamba

Doğ Ve Öl, Çünkü Öyle Güzelsin!


Her şey her şeyin aynısı, sirkülasyonlar arasında kendinden başka gidecek yeri olmayan insanlar. Kokuşmuş ve tanıdık bir çaresizlik. Herkesin hikayesi aynı, doğ ve öl. Bu kadar basit, anlamamakta neden bu kadar diretiyorsun? Ah evet, biliyorum, biliyorum ölmekten korktuğunu, "herkes gibi". Again & again yaşamak istiyorsun, bilmiyor musun ölümsüzlüğün Tanrılara özgü bir lüks olduğunu? Kimse sana söylemedi mi Tanrıların hep yaşarken insanların hep öldüğünü? Again & again...

1 Haziran 2012 Cuma

Mezun Oldum Lan Ben!


Loser by Beck on Grooveshark

Öyle işte dostlar,bitmez deyip durduğumuz beş yıl ukalaca bir mezuniyet töreniyle son buldu. Yo yo bugün değildi aslında bu mezun olmaca, birkaç gün öncesi. Her zaman olduğu gibi yine sıkıcı olan protokol konuşmaları, samimiyetsiz bir müdür vedası ve faciaya benzeyen bir mezun-sahne kombinesi. Ayakları mahvolan kızlar, evet biri de benim, takımlarının içinde hiçbir zaman o anki kadar havalı olmadıklarını düşünen erkekler, gözü yaşlı, sümüklü ana-babalar, dedeler, nineler daha neler neler...

Bir mezuniyet çok şey demektir. Herkesin bakış açısının farklı oluşunda gizli bu şey zenginliği. Bir mezuniyet artık lise öğrencisi olmamak demektir, üniversite demektir. Kimileri için yeni sevgili, herkes için yeni arkadaş(lar). Sahi hayatının tekil mi çoğul mu olacağına insan kendi karar verir di mi? 

Benim için mezuniyet fiyasko demekti. On küsür cm topukluda boğulmak, hiç beğenmediğim saç ve makyaja en çok ödeyen olarak kuaförden ayrılmak, hiç fotoğraf çektirememek, sevgilinin en önde oturan ailesinin üç üyesinin aynı anda kamera kayıtlarında olmak demekti. 

Çok daha fazlası olabilirdi ama olmadı. Sırada mezuniyet yemeği var, şansımı bi de orada deneyeceğim. Şans dileyin bana dostlar!


*Görsel www.gazetebum.com 'dan alınmıştır.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Dünyanın Her Yerinde Kardeş Sahibi Olmak



Açlığın ırkı ya da dini yok, gerçeği var. Sen bugün öğle yemeğini yiyeceğin yeri seçmeye çalışırken, menülerde kaybolurken insanlar hayatlarını kaybediyor. Sen kayboluyorsun o kaybediyor. Aynı dünyaya farklı yerlerden bakıyorsunuz, sen kışın istediğin kadar yiyip yazın bikini giyebilmek için diyet yapıyorsun o hep formda. İzin ver, onun da bazen istediği kadar yemesine izin ver. Yardım et, açlığa, hastalığa karşı verdiği mücadelesinde ona yardım et!

10 Mayıs 2012 Perşembe

3'e Dair Küçük Dedikodular


03 Bana Özel by cem adrian on Grooveshark

Herkes küçük olmakla başlar yaşamaya ve herkes sever birilerini. Bazıları az çok sever bazıları çok, herkes çok sevilmek ister ama. 3 yıldır çok sevilerek yaşamak güzel, zor, naif bir duygu ve çok ağır. Bu şarkıdaki kadın gibi hissettirilmenin altında ezilmek dayanılmaz bir acı. Aşk bu değil mi zaten? Birini en iyi değil tek iyi yapmak, her şeyiyle kabullenmek, hayır yanılıyorsunuz siz onu tanımıyorsunuz diyebilmek. 

"bu şehirde bir kadın var, adı bana özel
elleri var küçücük, yüzüyse çiçeklerinden güzel
kimse bilmez benden başka bi kalbi var kocaman ama bana özel
bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer
göremezler…izin vermese asla üzemezler
çözemezler…onun bir düşü var ki; asla bilemezler
Onu neden sevemezler…
bazen bakar gökyüzüne O, bulutları izler
kuş olup uçmak,kanat çırpmak,o bulutları geçmek ister
yemyeşil çimenlerde sırılsıklam koşmak ister
bu gri şehrin tüm yollarını rengarenk boyamak ister
göremezler…kalbindeki elmasa erişemezler
çözemezler…onun bir düşü var ki asla bilemezler
onu nasıl sevemezler…
bilemezler…
hiç sevemezler…
şimdi O kanatlarını rüzgara açmış, dur diyemezler
yıldızların arasında o kadar parlak ki onu seçemezler
başka sularda o…
şimdi başka rüzgarlar arıyor
başka yollara yürüyor…
başka… başka…”



* Görsel yenimakale.com 'dan alınmıştır.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Do The Evolution Baby!


Az sonra izleyeceklerinizin gerçek kişi ve kurumlarla yakından ilgisi vardır. İyi seyirler...




Kentsoylunun soysuzlaşma hikayesini izlediniz...

23 Nisan 2012 Pazartesi

Unos, Dos, Tres, Catorce!



Vertigo by U2 on Grooveshark

Unos, dos, tres, catorce!

Size basit bir sayım gibi görünebilir, benim için ise ilk ve son kez psikiyatra gidişin anahtar kelimeleri. Olay bir lisede geçer. Sınıfta The Orphanage izleniyordur ve Laura'nın aklına geçmişteki arkadaşlarından yardım istemek için çocukluklarında olduğu gibi saklambaç oynamak gelir ve arkasını dönüp saymaya başlar: Unos, dos,tres, catorce! Sonra bir gerginlik anı, hani olur ya önce bir gerilim müziği sonra bööööö! Öyle olmadı bu sefer. Ben o gerilim müziğiyle yeni akort edilmiş bir kemanın telleri kadar gerginken filmde herhangi bir şey olmadı. Gerilen benin korkması için birinin böööö diye bağırması yetti. Sonrası "Oğlum kapat şunu, gerizekalılar!" diyen bir coğrafya öğretmeni. O günkü korku geçmişteki tüm o korkuları, kaçtığım, kaçabildiğimi sandığım tüm o korkuları yeniden çağırdı. Geceleri uyuyamamaya başladım. Çok çaresizdim, bazen aklımı kaybedeceğimi düşünürken buluyordum kendimi. Nedendir bilmiyorum akli dengemin yerinde olup olmadığını anlamak için hep çarpım tablosundan bir şeyler soruyordum kendime. Ne ölçüt ama! Annem baktı olacak gibi değil beni doktora götürmeye karar verdi. O zamanlar biraz da psikoloji okumak istediğimden cazip geldi bir psikiyatra görünmek. Tam bir fiyasko. Neyin var dedi. Korkularım var dedim, geceleri uyuyamıyorum. Göz teması bile yoktu aramızda, adamın gözü önündeki bilgisayar monitöründe, benim gözlerim onun üzerinde. Birkaç şey daha sordu,bakmadan tabi. Korkmanı gerektirecek bir şey yok, korkular sadece zihninde demesini bekliyorum ama ıhıh demiyor hiçbir şey. Eline bir kalem alıp yazıyor reçeteye bulgusunu ve de bir ilaç ismini: Anksiyete bozukluğu, Atarax. Merci monsieur!

Şimdi birazda bugünden/bugünlerden bahsedelim. YGS sonuçları açıklandı, sonuç: YGS 5 puan türünde 18259. Bu hafta yapılacaklar listesinde bir sınav sonuç itirazı ve 3 yeni sınav başvurusu var. Tüm bunlar bedavadan işler değil. ÖSYM ile muhatap olmak için bile belli bir miktarı gözden çıkarmanız gerekiyor. Bir üniversiteli olayım 5 yıl boyunca anket bile doldurmayacağım. Albert Camus'nün okuyup okumadığım tüm kitaplarını bitireceğim, Sartre, Maalouf, Woolf, James Joyce, Proust... Hepsini okumak istiyorum. Sineklerin Tanrısı'nı da Kötülüğün Şeffaflığı'nı da. Bekleyin dostlar, gerçekten az kaldı! Ama önce limit, türev, integral...


* Görsel techland.time.com 'dan alınmıştır.

14 Nisan 2012 Cumartesi

Kurgunun Ötesinde Bir Yerlerde



The Book I Write by Spoon on Grooveshark


İnsan hep derin bir merakla yaşar bir adım zaman ötesine dair. Bilinmezlik çıldırtır, bir şeyler kurgulamak belki de bu yüzden güzel; adımlara yön verebilmek, nereye gideceğini bilmek mümkün olduğu için. Bir şeyleri mümkün kılmaya bayılır insan. Mümkünleşmesini arzu ettiğiniz bir şey var mı bayım? Ah, evet anlıyorum. Şöyle güzel bir aşk hayalinizdeki herkes gibi. Yo, hayır bayım, sizi yargıladığımı düşünmenizi istemem doğrusu. Ben, ben sadece hayata dair hiç de fena sayılmayacak bir tecrübe yığınına sahip olduğumu göstermek istedim. Anladınız demek, anladınız bir gösteriş budalası olduğumu.



Düşünmesi bile heyecan verici bir karakter yaratmanın. Onu büyütmesi, başına dertler açması, aşık etmesi, mutlu etmesi ve öldürmesi. Birine önce bir yaşam verip sonra elinden almak bir oyun: Tanrıcılık. Yazarlar küçük tanrılardır. Tanrı olmak ister miydin? Öyleyse en azından bunun için küçük bir şey yap ve Stranger Than Fiction izle. Şimdilik hoşçakal ve hiç unutmayacağın bir şey taşı ceplerinde: Her an ölebilirsin,öldürebilirsin...




*Görsel  librariansareweird.com 'dan alınmıştır.
**Görsel theory.isthereason.com 'dan alınmıştır.

1 Nisan 2012 Pazar

Olduğumdan Daha Yaşlı Hissetmece


Lift Me Up by Moby on Grooveshark

Bu gün 1 Nisan. Senin bu güne dair aklına gelen ilk şey şaka günü olması belki de, doğal. Sahi şaka gününün mantığı nedir? Gerekli midir? Her neyse, benim için 1 Nisan sınav demekti bu yıl. Türkçe testinden 7 yanlış demekti, hayal kırıklığı demekti. Bir şekilde geldi geçti, her Ösymzade gibi rövanşı bekler oldum: LYS.

Yo, yoo o kadar da kötü değil, gerçekten. İstediğim yere yeter.Sadece hayalini kurduğum burslarla vedalaşmak gerekecek o kadar. 

Sınav başladı ve bitti. Acısız oldu anlayacağınız.

Kendimi uçurumdan aşağı atlamış gibi hissediyorum, sınavla ilgili yok bunun, genel bir durum. Çok dalgalanıyor, az duruluyorum. Daha sevimsiz oluyorum her geçen günle beraber ve biraz daha çirkin. Yaşlanıyorum gençken, ruhuma sahip çıkamıyorum. Emanet ettim birilerine tüm yetkileri de devrederek, olmadı yine de: iflas ettin!

Şimdi, hadi söyle bana, elimden tutup kaldıracak mısın beni bu düşüşten? Düşüşsüzlük getir bana avuçlarında, serp üzerime.

30 Mart 2012 Cuma

Aklımda Güney Elimde Kalem



Güneye Giderken by Mor ve Ötesi on Grooveshark

Birşeylere az kaldı, iyi mi kötü mü olacağını bilemediğim birşeylere. 10, 9, 8... ay derken bir gün, tek bir gün kaldı o herkesin dilindeki sınava. Perdeler yavaş yavaş açılmaya başladı ve son bir direniş: Az kaldı!

Birşeylere az kalması ne güzel şey. Özgürlüğe az kalması, istemediğin şeylerden kurtulmaya az kalması, yeniden hissederek ve durarak yaşamaya az kalması... 

Son günler yoğundu, dersanemizin tabiriyle "son depar". Bir günde kimya YGS kimya müfredatı bitirmeye çalışmacalar, kelimelerin doğru yazılışlarını akılda tutmaya uğraşmacalar, bir dedektif edasıyla anlatım bozukluğu aramacalar... Soru çözerken, konu çalışırken, eve giderken, dersaneye giderken, yurda giderken, okula giderken hep aklımda aynı şey: güneye giderken solda yükselen güneş. Bir şarkı ancak bu kadar işkenceye dönüşebilir. Tüm bu gelip gitmeler sırasında güzel birşeyler, mutluluk fısıldayan bir şarkı. Onlar güneye giderken batıda sınava hazırlanıyor olmak kötü dostlar, çok kötü!


*Görsel edebiyatdefteri.com 'dan alınmıştır.

15 Mart 2012 Perşembe

Artık Bişeyler Yapmak Lazım





İnsanların genel söylemiyle hayatımın baharındayım. Pardon, biri bahar mı dedi? Bu nasıl bir bahardır ki son iki üç yıldır hiçbir şeyden keyif alamıyorum, hiçbir şey yapmak istemiyorum, hiçbir şeyin hayalini kurmuyorum? Depresyonda mıyım acaba? Pek mümkün gözükmüyor; çünkü buna neden olacak hiçbir sebep yok. Erken büyüme sendromu belki de bendeki, erken büyümek zorunda bırakılmak. Hayatta hiçbir şey karşılıksız değil gerçekten. Hayat "ahlaksız teklif"lerle oynuyor. İyi bir okulda okumak istiyorsan ailenden uzak olmak zorundasın. On beş yaşında evinden, en çok da annenden ayrılmak zorundasın. Yurtta kalmalısın, çok ders çalışmalısın, saygın bir üniversite, iyi bir bölüm kazanmak zorundasın. Olgun olmalısın, güçlü durmalısın. Üstesinden gelmelisin her şeyin. Yapamıyorum diye bir şey yok, yapmak zorundasın. Unutma oyunun kuralları sen yokken vardı ve tüm insanlığın ortak yapımı olan bu filmde rolün neyse oynamak zorundasın. Kim olman isteniyorsa o olacaksın. İyi bir evlat, iyi bir öğrenci, iyi bir arkadaş, iyi bir sevgili... İyi olmak zorundasın, toplum senden bunu bekliyor çünkü. Hayır, düşünemez fikirlerini dile getiremezsin. Birşeyler düşündürtene değil istenileni düşünen bireylere ihtiyaç var bu ülkede. İyi bir vatandaş olmak istiyorsan önce iyi bir koyun olmayı öğrenmelisin...


Çok dağıldı yine her şey. Aslında Pamela beni anlatmış. İnsanın kendini ifade edemediği durumlarda onun yerine ifade edebilecek birilerinin olması ne güzel! 


"Bana bir şey oldu yoruldum

Bir şey oldu hiçbir şeyi sevmez oldum

Bir şey oluyor heyecanlanıyorum

Nedendir vazgeçiyorum

Hissiz mi oldum, başka bir olgunluk mu buldum?

Artık soru sormuyorum olduğu gibi mutluyum

Gülmek ya da ağlamak istiyorum

Herhangi bir şey hissetmek istiyorum."




*Görsel: DeviantArt nevermind. by sourxstrange 

7 Mart 2012 Çarşamba

Bir Zamanlar Diye Başlayan ve Bitmek Bilmeyen Cümleler


Siz de güzel bir şarkı bulunca zamana yaymadan hemen tüketenlerden misiniz? Sizi bilmem, ama ben onlardanım. Bi şarkıyı sevmişsem eğer parçayı tekrarla yapılır tüm oynatıcılarda,insafsızca tükenir sonra şarkılar. Ne yapayım elimde değil. Kendi kendime kızım bak yapma, yarını da var bunun diyorum. Bugün yeter, yarın da dinlersin ha?  Yok olmuyor, yine yeni baştan!

Somebody That I Used To Know da kurbanlarımdan sadece biri. Güzel bir kurban. Siz de sevin, çok sevin. 

Gotye çok tanıdık geliyor bana. Nerden mi? Bakırköy Cumhuriyet Meydanı'ndaki Burger King'i bilir misin? Hani onun yanındaki ara sokakta birşeyler satan insanlar vardır. Gotye orada hand-made takılar satıyor. İtiraf ediyorum, sırf kendisini çok beğendiğim için kanatları açılıp kapanan kelebek şeklinde yüzük almıştım. Hala severek kullanıyorum. Bakırköy'e gittiğimde fırsat buldukça uğruyorum Gotye'nin yanına.

26 Şubat 2012 Pazar

Azad Edilmek


Release by Pearl Jam on Grooveshark

Her insan azad edilmek istediği için azad edilmez ya da her azad eden isteyerek yapmaz bunu. Bazen öyle gerekir, bazen öyle daha kolaydır. Devam edebilmek için eskinin görmezden gelinmesi gereken anlar olur, susturan, özlenmesi yasak ve bir daha istemeye cüret edilmemesi gereken anlar. An olur, anlar olur. Biri vardır, yok olur. Gitmesine izin verirsin, belki de senin gitmene o izin veriyordur; biraz karışık, zaten gitmek ve gitmeye göz yummak her zaman karışık olmamış mıdır? Azad olsan da azad etsen de iyi olmaya çalışman gerekir. İyi hissetmek zor, iyi olmak kolay. Bazen gitmelere izin vermeyi bilmek gerekir, nefes alabilmek için. Kırılan, dağılan bir şeyleri toplamanın tek yolu budur. Ve her gidenin ardında darmadağın olmuş biri olma zorunluluğu yoktur. Bazen insan dağınıklığını gizlemek için bir şeylerin ardına saklanır. Şimdi ben iyiyim, iyi hissetmiyorum, hepsi bu. Seni parça parça getiren günler yine öyle götürüyorlar, tükeniyorsun, karşı koyamıyorsun, koyamazsın da. Kendini rüzgara bırak ve rüzgarın seni bıraktığı yerde yeni bir tükeniş için bekle. Yo, hayır ben orada olmayacağım. Uzaklarda, uzaklarda, çok uzaklarda...


25 Şubat 2012 Cumartesi

Keyifli Uyuşukluk


İnsan çocukluğundan kurtulabilir mi, özgür olabilir mi geçmişinden kaçarak, özgür kalabilir mi? Yaşananlar neden bir gölge gibi mahkumdur varlıklarımıza? Onlar çok mu istiyor gerçekten hep iz peşinde olmayı, hep birine bağlı kalmayı? Neden zaman geçtikçe her şeyin yola gireceğini düşünerek yaşamaya bu denli alıştık, bize bu yalana mahkum kılan ne? Zaman geçiyor ve günler, saatler, dakikalar ve neler neler... Birer birer, az az ve çok çok tükeniyor hayatlar. Bir baba tükeniyor, bir anne, bir evlat. Eriyor tüm insanlar bir mum gibi. Doğum günü pastasındaki üflenen her bir mumla hayatından biraz daha tükettiğinin farkında bile olmaman gerekiyor, çünkü dediler ki zaman her şeyin ilacı. Öyle bir ilaç yok. Büyüdükçe hiçbir şeyin iyi olduğu yok. Her şey aynı kötülük yumağının içinde kayboluyor. Büyümek çözüm değil, ilaç değil. Büyümek çaresizlik, yaşamak zorunda olduğuna karşı koyamamaktan başka bir şey değil. Büyümek zorunda bırakılmak en büyük kötülük. Neden bu kadar kötüsün? Böyle olmak zorunda mıydı, böyle olmak zorunda mıydın?

17 Şubat 2012 Cuma

Blue, Blue, Electric Blue


Sound And Vision by Franz Ferdinand on Grooveshark


Herkesin sevdiği şeyler vardır, bi de sevmedikleri. Hep aradadır insan, sevdikleriyle sevmedikleri arasında. Kaderdir bu kadere inananlar için, inanmayanlar için hayatın karmaşası, kargaşası. İnsan sürüklenir yaşamı boyunca, fizik testlerindeki akıntıya karşı yüzenler gibi. Akıntının yönü önemlidir yüzen için. Akıntı istediğini istediği yere götürür. Hayat da öyle, herkese aynı davranmıyor o da benim gibi, senin gibi, sizin gibi ya da durun bi dakika daha uygun bir kelime buldum: "Herkes" gibi. İnsanın bazen herkesten farklı olmak istemesi, bazen herkes gibi olabilmek için uğraşması karışık bir durum. Hayat da karışık insan da. Polar maddeler polar maddeleri, apolar maddeler apolar maddeleri çözer. Öyleyse hayat insanda çözünür, insan hayatta. Evet, tüm bu fen bilimleri içerikli cümleler sınavın yaklaşmasının üzerimdeki etkileri. Net arttırma politikaları, rakiplerin gözlerindeki hırs ve hep aynı cümle: "Kaç net yaptın?" Sana ne ulan, sana ne. Defolun gidin buralardan!

11 Şubat 2012 Cumartesi

Panic! Here



Ben çok ama çok sevdim, siz de tadın istedim. Müzik dolduralım kadehlerimize ve kaldıralım havaya. Şerefinize bayım!

9 Şubat 2012 Perşembe

Bir Başlangıcın Eskiyişi Üzerine Saçmalamalar



En Apesanteur by Calogero on Grooveshark


Bu gün 9 Şubat! Eee, ne var yani? Bu gün bir yıl kadar eski bu blog, bir yıl kadar güzel. Bir yılımın bazı anları bu sayfalarda sabitlenmiş durumda. Her post panoya raptiyeyle iliştirilmiş notlar gibi duruyor hayatımda, küçük renkli notlar. Blog yazmayı bu yüzden seviyorum, üstü kapalı yazılsa da bazı şeyler zamana ayak direyebiliyor yine de. Bir büyümenin, olgunlaşmanın izinin sürülebileceği bi yer bu blog. İlerleyebilirsem eğer ilerde dönüp okuduğumda kendime rastlayabileceğim bir yer. Bu yüzden kutsal ve mahrem belki. İnsanın yıllar sonra kendini bulabileceği bir yer olması çok kazançlı bir iş, bana öyle geliyor yani. Hatırlanılmaya çalışılan ama bir türlü aydınlanmayan küçük ve güzel çocukluk anılarına olan şey gençlik yıllarımın da başına gelmeyeceği için mutluyum. Öyle ki bu benim için "en apesanteur" duygu. Geçmişin ağırlığını kaybetmek çok riskli bir iş, geri döndüğünde bulamayabilirsin çünkü. En iyisi bu ağırlığı paylaşmak biriyle, bir şeyle. Birini her zaman bulamazsınız, bulamıyorsunuz da. Ama bir şeyler hep olur insan istediği sürece. Benim bir şeyim bu blog işte. Güzel, pürüzsüze yakın ve ben gibi, bir parçam gibi... Çok sevdiğim bir şey bu şey <3

*Görsel fotogenik.unblog.fr adresinden alınmıştır.