26 Şubat 2012 Pazar

Azad Edilmek


Release by Pearl Jam on Grooveshark

Her insan azad edilmek istediği için azad edilmez ya da her azad eden isteyerek yapmaz bunu. Bazen öyle gerekir, bazen öyle daha kolaydır. Devam edebilmek için eskinin görmezden gelinmesi gereken anlar olur, susturan, özlenmesi yasak ve bir daha istemeye cüret edilmemesi gereken anlar. An olur, anlar olur. Biri vardır, yok olur. Gitmesine izin verirsin, belki de senin gitmene o izin veriyordur; biraz karışık, zaten gitmek ve gitmeye göz yummak her zaman karışık olmamış mıdır? Azad olsan da azad etsen de iyi olmaya çalışman gerekir. İyi hissetmek zor, iyi olmak kolay. Bazen gitmelere izin vermeyi bilmek gerekir, nefes alabilmek için. Kırılan, dağılan bir şeyleri toplamanın tek yolu budur. Ve her gidenin ardında darmadağın olmuş biri olma zorunluluğu yoktur. Bazen insan dağınıklığını gizlemek için bir şeylerin ardına saklanır. Şimdi ben iyiyim, iyi hissetmiyorum, hepsi bu. Seni parça parça getiren günler yine öyle götürüyorlar, tükeniyorsun, karşı koyamıyorsun, koyamazsın da. Kendini rüzgara bırak ve rüzgarın seni bıraktığı yerde yeni bir tükeniş için bekle. Yo, hayır ben orada olmayacağım. Uzaklarda, uzaklarda, çok uzaklarda...


25 Şubat 2012 Cumartesi

Keyifli Uyuşukluk


İnsan çocukluğundan kurtulabilir mi, özgür olabilir mi geçmişinden kaçarak, özgür kalabilir mi? Yaşananlar neden bir gölge gibi mahkumdur varlıklarımıza? Onlar çok mu istiyor gerçekten hep iz peşinde olmayı, hep birine bağlı kalmayı? Neden zaman geçtikçe her şeyin yola gireceğini düşünerek yaşamaya bu denli alıştık, bize bu yalana mahkum kılan ne? Zaman geçiyor ve günler, saatler, dakikalar ve neler neler... Birer birer, az az ve çok çok tükeniyor hayatlar. Bir baba tükeniyor, bir anne, bir evlat. Eriyor tüm insanlar bir mum gibi. Doğum günü pastasındaki üflenen her bir mumla hayatından biraz daha tükettiğinin farkında bile olmaman gerekiyor, çünkü dediler ki zaman her şeyin ilacı. Öyle bir ilaç yok. Büyüdükçe hiçbir şeyin iyi olduğu yok. Her şey aynı kötülük yumağının içinde kayboluyor. Büyümek çözüm değil, ilaç değil. Büyümek çaresizlik, yaşamak zorunda olduğuna karşı koyamamaktan başka bir şey değil. Büyümek zorunda bırakılmak en büyük kötülük. Neden bu kadar kötüsün? Böyle olmak zorunda mıydı, böyle olmak zorunda mıydın?

17 Şubat 2012 Cuma

Blue, Blue, Electric Blue


Sound And Vision by Franz Ferdinand on Grooveshark


Herkesin sevdiği şeyler vardır, bi de sevmedikleri. Hep aradadır insan, sevdikleriyle sevmedikleri arasında. Kaderdir bu kadere inananlar için, inanmayanlar için hayatın karmaşası, kargaşası. İnsan sürüklenir yaşamı boyunca, fizik testlerindeki akıntıya karşı yüzenler gibi. Akıntının yönü önemlidir yüzen için. Akıntı istediğini istediği yere götürür. Hayat da öyle, herkese aynı davranmıyor o da benim gibi, senin gibi, sizin gibi ya da durun bi dakika daha uygun bir kelime buldum: "Herkes" gibi. İnsanın bazen herkesten farklı olmak istemesi, bazen herkes gibi olabilmek için uğraşması karışık bir durum. Hayat da karışık insan da. Polar maddeler polar maddeleri, apolar maddeler apolar maddeleri çözer. Öyleyse hayat insanda çözünür, insan hayatta. Evet, tüm bu fen bilimleri içerikli cümleler sınavın yaklaşmasının üzerimdeki etkileri. Net arttırma politikaları, rakiplerin gözlerindeki hırs ve hep aynı cümle: "Kaç net yaptın?" Sana ne ulan, sana ne. Defolun gidin buralardan!

11 Şubat 2012 Cumartesi

Panic! Here



Ben çok ama çok sevdim, siz de tadın istedim. Müzik dolduralım kadehlerimize ve kaldıralım havaya. Şerefinize bayım!

9 Şubat 2012 Perşembe

Bir Başlangıcın Eskiyişi Üzerine Saçmalamalar



En Apesanteur by Calogero on Grooveshark


Bu gün 9 Şubat! Eee, ne var yani? Bu gün bir yıl kadar eski bu blog, bir yıl kadar güzel. Bir yılımın bazı anları bu sayfalarda sabitlenmiş durumda. Her post panoya raptiyeyle iliştirilmiş notlar gibi duruyor hayatımda, küçük renkli notlar. Blog yazmayı bu yüzden seviyorum, üstü kapalı yazılsa da bazı şeyler zamana ayak direyebiliyor yine de. Bir büyümenin, olgunlaşmanın izinin sürülebileceği bi yer bu blog. İlerleyebilirsem eğer ilerde dönüp okuduğumda kendime rastlayabileceğim bir yer. Bu yüzden kutsal ve mahrem belki. İnsanın yıllar sonra kendini bulabileceği bir yer olması çok kazançlı bir iş, bana öyle geliyor yani. Hatırlanılmaya çalışılan ama bir türlü aydınlanmayan küçük ve güzel çocukluk anılarına olan şey gençlik yıllarımın da başına gelmeyeceği için mutluyum. Öyle ki bu benim için "en apesanteur" duygu. Geçmişin ağırlığını kaybetmek çok riskli bir iş, geri döndüğünde bulamayabilirsin çünkü. En iyisi bu ağırlığı paylaşmak biriyle, bir şeyle. Birini her zaman bulamazsınız, bulamıyorsunuz da. Ama bir şeyler hep olur insan istediği sürece. Benim bir şeyim bu blog işte. Güzel, pürüzsüze yakın ve ben gibi, bir parçam gibi... Çok sevdiğim bir şey bu şey <3

*Görsel fotogenik.unblog.fr adresinden alınmıştır.

5 Şubat 2012 Pazar

Limon Ağacı Dalında Bir Düş(lem)


Lemon Tree by Fool's Garden on Grooveshark

Ben bu şarkıyı çok seviyorum. Kötü hissettiğim anları hemen fark etti; koştu, geldi, iyi bir şeyler enjekte etti vücuduma. O beni de seviyor yani. Şarkılar da insanları sever, evet severler, yalan değil bu. Bazı şarkılarla tanışmak yeni bir melodi duymaktan çok daha fazlasını kazandırır bazen. Bir duygu, bir aşk, bir hayat belki. Lemon Tree öyle bir şey işte. Küçük bir "kendini iyi hissetme kapsülü". Hep güneye gitmek istiyorum Lemon Tree'yi dinlerken ve kocaman bir limon ağacının davetkar kollarında oturmak bir akşamüstü. Minik çiçekleri olan beyaz bir elbise, açık bırakılmış saçlar, kırmızı babet ve Lemon Tree. Bir de yalnızlık ve kendibaşınalık rica ediyorum. Hadi yapın artık şunu!

Edit: Fool's Garden mutlu eder insanı bi de şaşırtır; şaşırtır çünkü ilk kez bir Almanın çok da güzel İngilizce şarkı söyleyebildiğini görürsünüz. "Remember Lena Meyer."
*Görsel listal.com 'dan alınmıştır.