26 Kasım 2011 Cumartesi

Siz Hiç Allah'ın Sadık Kulu: Barla'ya Gittiniz Mi?



Geçen hafta bahsetmiştim Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi'ne gideceğimden. Gittim, gördüm, beğendim. Tıpkı diğerleri gibi absürd bir Onur Ünlü senaryosu, kara komedi, özgün bir yapıt. Film anlatma konusunda pek başarılı değilim. Zaten anlatılan filmi izleme isteği kalmaz ki insanda, bu hatayı bir daha yapmayacağım. Film güzel, iyi yani. Gidin izleyin. Allah'ın Sadık Kulu: Barla'yı izlemekten inanın daha hayırlı. Bak yine kendimi alamayacağım eleştirmekten. Ulan siz kimi kandırıyorsunuz? Yok efenim gişe rekoru kırmış, yok efenim bir milyonu aşmış. Biz her şeyin farkındayız, üçer beşer kez giderseniz aynı filme iki milyon da olur merak etmeyin. Bugün Samanyolu Tv'nin anahaber bülteninde dakikalarca sinemalardan görüntüler yayınladılar. Beklentinin üstünde bir yoğunlukta ilgi varmış filme, vay anasını sayın seyirciler! Kendinizi iyice zavallılaştırmaktan vazgeçin, komiksiniz, gerçekten. Tamam, inancınız dolayısıyla muhterem bir şahsiyet, kabul ama bir şey bu kadar mı kullanılır, bu kadar mı sahiplenilir? Çaresiz dershane öğrencileri, yurtta kalan genç insanlar! Peki siz hiç Allah'ın Sadık Kulu: Barla'ya gittiniz mi?


*Görsel pirsushaber.com 'dan alınmıştır.

20 Kasım 2011 Pazar

Celal Tan'a 3 Kala



4 aydır beklediğim film 2 gün önce açtı kollarını kendini bekleyenlere. Ne yazık ki ben biraz daha beklemek zorundayım ona sarılmak için, üç gün kadarcık ama. Malum hayatını bir dörtgene dönüştürüp içinde dört dolanmak pek de kolay bir zanaat değil. Herkes gideceği üniversiteyi/bölümü hayal ederken ben sınav sonrası katılacağım film festivallerini, gideceğim konserleri, okuyacağım kitapları düşünüyorum. Özgürlük sen mükemmel bir şeysin!

Bir şeyleri yaşamak için beklemek çok zor bazen. "Bitse de gitsek." modundayız toplucak. Hayatımın yeni mottosu şu sıralarda "Sadece 7 ay kaldı.". Perşembe günü de Florya'da yemek yiyeceğiz. Klasik mezun olma öncesi sınıfsal etkinlikler. Eminim çok eğlenceli olacak. Sınıfımı seviyorum, her şeyiyle. Neyse efenim, uzun lafın kısası çarşamba arkadaşlarımı da ayartıp gideceğim sinemaya. İlk kez bir film için bu kadar heyecanlanıyorum. Bekle beni Celal Tan, ben geliyorum!

*Görsel haberler.com 'dan alınmıştır.

11 Kasım 2011 Cuma

The Numbers: Angels Or Demons



Bugün ne kadar farklıydı sizin için diğerlerinden. Yo, hayır. Farklı olması gerekiyormuş gibi hissetmenizi istemem. Takvimler bugün 11.11.11'i gösteriyor diye neden daha farklı bir şeyler yaşamak zorunda olalım ki? Sayılar. Ne kadar da çok üstlerine gidiyoruz yavrucakların, farkında mısınız? Bazen şans bekliyoruz onlardan, bazen de başımıza gelenlerden dolayı günah keçisi atfediyoruz. Biz ne yapıyoruz böyle? Midemi bulandırıyorsun 11.11.11...


*Görsel www.bb4h.com 'dan alınmıştır.

9 Kasım 2011 Çarşamba

Ürker Tenhalığım, Kıskanır, Ağlar Belki




Elde edilemeyecek şeylere yüklenen anlamlar insanı hapseder kendine. Bir saplantı olur, büyür, büyür sonra yine büyür. Ölmüş, ölecek herkesin kabuk tutmaya başlayan yaraları tazelemeye benzeyen bir saplantısı vardır: Birini haddizce sevmek, bağlanmak, güvenmek. Kimsesizlik çölünün ortasında kalan herkes için aşk matarada kalan son damla sudur. Aşk bu kadar hayati mi gerçekten? Aşk var, aşk yok. Bir varla yok arası aşk. Ama sevgi varın yoku kuşatıp feth etmesi. İşte bu yüzden sana aşık değilim, seni seviyorum... 

Seni bulana kadar arayıp duran bu körebe oyun bittiği için çok mutlu şimdi. Sensizliğin nadasına bırakma beni olur mu?


*Görsel edebiyatdefteri.com' dan alınmıştır.

    
edebiyatdefteri.com

6 Kasım 2011 Pazar

Bugün Bayram!



Bugün bayram! Hepinizin, hepimizin bayramı kutlu/mutlu olsun. Etrafta bayramın amacını sorgulayanlar var, kulaklarınızı tıkayın onlara. İnanın kör düşüncelerini dinlemeye değmez. Kurban kesmekle hayvan katletmeyi aynı kefeye koyan insanlarla uğraşmak çok zavallıca bir uğraş zira. Her fırsatta özgürlükçü nidalarla coşan insanların iş ibadet özgürlüğüne gelince tavır değiştirmeleri çok tuhaf doğrusu. Bayram dışında etleri löpür löpür götürürken sorun yok, kurban bayramı gelince "Hayvanların yaşama hakkını ellerinden almayın.". Bayram dışındaki yediğin etler hayvanlar kesilmeden mi tabağına geliyor. Yo. Bunu sen de çok iyi biliyorsun. O zaman ne bu zırvalıklar. İnanmak zorunda değilsin bu dine. Ben de değilim, başkaları da. Ama saygı duymak zorundayız, tıpkı sana saygı duymak zorunda olduğumuz gibi. Bilmem anlatabildim mi?

*Görsel buradan alınmıştır.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Remember, Remember The Fifth of November!





İzlemeyen yoktur umarım V For Vendetta'yı. İzlemeyen kayıptadır kanaatimce. Sokrates gibi filmdir V for Vendetta. "Atina uyuşuk bir at, ben de onu uyandırmaya çalışan bir at sineği." diyen Sokrates gibidir. 

Filmde hep fikrin gücüne vurgu yapılır, para, menfaat karşısında yenik düşen fikirlerimize yaptığımız haksızlık kendini gün yüzüne çıkarır bu filmle birlikte. Fikirleri uğruna ölen insanları düşünürsünüz, bir fikrin peşinde ölüme koşanları. "İdea."

Bu maskenin altında bir yüz var ancak benim değil.
Ne altındaki kaslardan daha "ben"dir o yüz
Ne de altındaki kemiklerden.
Bu maskenin altında etten daha fazlası var.
Bu maskenin altında bir fikir var!
Ve fikirler kurşun geçirmez...


Fikirlerin gücüne bizzat şahit oldum.
Fikirleri adına öldürülen ve fikirlerini savunurken ölen insanları gördüm.
Ama bir fikri öpemez, ona dokunamaz veya onu tutamazsınız.
Fikirler kan ağlamaz, acıyı hissetmezler, sevmezler.


Her şeyi ama her şeyi olan bir ülkeydi orası
Ama şimdi, 20 yıl sonrası, ne olacak?
Dünyanın en büyük cüzamlı topluluğu!
Başlattıkları savaş değildi, saldıkları veba değildi, 'hüküm'dü.
Kimse geçmişinden kaçamaz.
Kimse hüküm'den kaçamaz.


Toplumlar, kendi devletlerinden korkmamalı.
Devletler, kendi toplumlarından korkmalı.
Bina nasıl bir sembolse, onu yıkma eylemi de bir semboldür.
Sembollere anlam kazandıran insanlardır.
Tek başlarına semboller anlamsızdır ama yeteri kadar insanla bir binayı havaya uçurmak dünyayı değiştirebilir.
Şiddet iyi amaçlar için kullanılabilir.


Bu maskenin altında bir yüz var ancak benim değil.
Ne altındaki kaslardan daha "ben"dir o yüz
Ne de altındaki kemiklerden.
Bu maskenin altında etten daha fazlası var.
Bu maskenin altında bir fikir var!
Ve fikirler kurşun geçirmez...


Bu gece size en ciddi yeminimi ediyorum.
Adalet hızlı olacak, dürüst olacak ve merhametsiz olacak.




"Beş kasım gününü hatırla. Patlamayı ihaneti ve komployu. Bu ihaneti unutabilmek için hiçbir neden bulamıyorum. Peki ya o adam. Adının Guy Fawkes olduğunu biliyorum ve 1606'da parlemento binasını yakmak istediğini de. Ama gerçekte kimdi? Nasıl biriydi? Bize adamı değil fikrini hatırlayın dendi. Başarısız olabilir, yakalanabilir, öldürülebilir ve hatta unutulabilirdi. Ama 400 yıl sonra bile düşüncesi dünyayı değiştirebilirdi. Ben bu fikre bizzat şahit oldum. Bu uğurda insanların öldüğünü gördüm. Onu korurken öldüklerini. Ama bir fikri öpemezsin, dokunamazsın, sarılamazsın. Fikirler kanamaz, acı çekmez ve asla sevmez. Ben o fikri özlemiyorum. O adam, beş kasımı bana o unutturmuyor. Onu asla unutamıyorum."


Fikirlerimiz sevdiklerimizi elimizden almasın, buna izin verilmesin...


*Görsel buradan alınmıştır.