10 Haziran 2011 Cuma

Hadi, Daha Neyi Bekliyoruz Birer "Big Fish" Olmak İçin




Dün bu saatlerde izledim bu filmi. Benim gibi film deyince aklına gelen ilk şey aksiyon olmayanlardansanız bu filmi sevme ihtimaliniz oldukça yüksek. Filmin yapım yılı ne zaman, oyuncular kim, hangi ödüllere aday olmuş ya da hangi ödülleri almış bunların üzerinde durmayacağım. Durmayacağım; çünkü bu bilgilere zaten tüm film sitelerinden, sözlüklerden vs. ulaşabilirsiniz. 




Neyse, konumuza dönecek olursak Big Fish’te masal anlatmayı seven, gerçekleri fantastik unsurlarla harmanlayıp sunan bir adamın hayatının son günleri anlatılıyor. Filmin temelindeki olay, babasının masallarıyla büyüyen oğlunun babası hakkında pek bir şey bilmeyişi yüzünden onu tanımadığını öne sürmesi, bunun paralelinde gerçekleşen olaylar sonucunda da baba-oğlun birbirine küsmesi.










Masal anlatan baba ölüm döşeğine düşünce oğlu olanları unutmayı dener, eşiyle birlikte babasının yanına gider. Oğul, babasının evde olmaya dayanamadığını düşündüğü için masallara sığındığını, evde olmaya dayanamama sebebinin ise başka bir kadın, başka bir oğul, başka bir aile olduğu fikri ile büyütmüştür kendini ve bu yüzden babasına olan kızgınlığı bir türlü geçmez.









Babası anlattığı masallardan birinde bir cadının cam gözünden nasıl öleceğini gördüğünü ve zamanı gelince o şekilde olacağını iddia eder. Baba, ne zaman öleceğini bildiği için o ana kadar olan yaşamında hep yeni şeyler keşfetme, deneme, yaşama serüveni içerisinde olmuştur. Filmin sonlarına doğru o zaman gelmiştir ve baba oğuldan ona bir masal anlatmasını ister. Oğlu babasına nasıl öleceğini ona daha önce anlatmadığını, nasıl bir masal anlatması gerektiğini bilmediğini söyler. Babası ısrarla devam etmesini ister ve oğul bir masal anlatmaya başlar. Baba tıpkı cadının söylediği gibi der arada oğluna masalın önceden bildiği ölümüne uygunluğunu kanıtlamak istercesine. Masalın sonunda oğlu babasını diğer masallardaki kahramanlarla birlikte ölüme uğurlamak için nehir kenarına götürür, oğlu babasını nehre bırakır ve baba “Big Fish” olur.



Belki de en sevdiğim sahne buydu. Evet, farkındayım içinde azıcık olsa bile aşk görünce "Ayyyy, ne romantik!" diyen on beş yaşındaki genç kızlar gibi davranıyorum : )



            Anlatmakla anlaşılmaz ki bir film. Anlayabilmek için izlemek gerekir…

Edit: Paylaştığım parçayı filmin soundtrackları arasından seçtim. Bu parçayı seçmemdeki temel etken tabi ki Pearl Jam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder