31 Aralık 2011 Cumartesi

Enjoy the Silence!


Bu gün Christmas Day, giydik mi bakalım kırmızı donlarımızı, aldık mı yerimizi Beyoğlu'nun herhangi bir noktasında? Eğleniyor muyuz gençler?

İnsan yeni bir yılı neden coşkuyla kutlar? Ne zamandan beri korkmuyoruz bilmediklerimizden? Ne getireceği belli olmayan bir yılın gelişini kutlamaktaki amaç nedir? Neden hep yeni başlangıçlar safsatasıyla avunur insan, neden kendine bunu yapar?

Size için elimde farklı bir 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1 var. Gelin bu sefer de sessizliğin tadını çıkararak girelim yeni yıla.

24 Aralık 2011 Cumartesi

Life Is Life, That's All.



Daha önce de Noah And The Whale'ın Life Goes On'unu paylaşmıştım... Ve yine peşindeyim Noah And The Whale! Benden kurtulamayacaksın...

Şimdi de Life Is Life bizlere eşlik edecek... İyi dinlenceler/izlenceler...


17 Aralık 2011 Cumartesi

Same Old Story


Father and Son by Cat Stevens on Grooveshark

Bir gün hepimiz gitmek zorundayız. Bunu bile bile yaşamak, aynada görmeye alıştığımız o suretlerimizin uçucu sıvılar gibi her gün biraz daha havaya karıştığını bilmek zorundayız. Bu kadar zorundalıklarla doluyken yaşam nasıl kaderi ellerinde olabilir insanın?

Bu hafta ölüme bir adım daha yaklaştım. Geçen yıl annesini kaybeden bir arkadaştan sonra bu yıl dedesini kaybeden bir arkadaş ve o arkadaşla cenazeye yetişmek için çıkılmış bir yolculuk. Tuhaf, ürkütücü bir tuhaflık. Henüz bir yakınımı kaybetmedim, bana öyle geliyor ki buna dayanamam. Dayanabilir miyim yoksa? Bilmek bile istemiyorum, bilecek duruma gelmek istemiyorum.

Uzaklaşmak iyi geldi. Kaybedilen bir dedenin –benim olmayan bir dede- arkasından dedelerimi, ninelerimi ziyaret etmek kusursuz, pürüzsüz bir huzurdu. İçinde her şeyi barından bir iyilik hali. Hep aklında aynı şey: son konuşmalar olabilir, son sarılmalar, son anı anlatmalar… 

Sahi siz hiç fark ettiniz mi yaşlı insanların hep anılarını anlattıklarını? Bazen öyle anlar olur ki daha önce defalarca dinlediğiniz bu anıyı dinliyormuş gibi yapma ihtiyacı bile hissetmezsiniz artık. Yapmayın bunu. Çünkü bana öyle geliyor ki o anılar onların gözünde ölümsüz olabilmenin tek yolu, cılız bir yol. Üzeri kapanmaya başlamış ayak izleri gibi o anılar. Silinmelerine izin vermeyin, ölmelerine müsaade etmeyin. Anıları öldürmeyin bayım, bir insanı öldürmekten çok daha fazlasıdır bir anıyı öldürmek. Anılara yaşama özgürlüğü!


*Görsel www.inhomegallery.net 'dan alınmıştır.

11 Aralık 2011 Pazar

Size Mutluluklar Dilerim Şekerim!



Arjantin by Yasemin Mori on Grooveshark

Günbegün hayatın eskiden göründüğü kadar karmaşık olmadığını görmek, her şeyi basite indirgeyerek yaşamak tuhaf doğrusu. Küçükken yani çocukken tek derdi büyümek olanlar büyük oldukça içinde bir yerlerde bir çocuk aramaya çıkıyor. Birilerinin öldürdüğü ve tüm ipuçlarını yok ettiği bir çocuk bu. Silinmiş dünyadan sanki hiç var olmamış gibi. 

Çok sıkılıyorum küçük dünyamda. Benim dünyam çok sıkıcı be dostlar! Yıllar önce kaybettiğim yaşama sevincimi ve neden erkenden öldürdüğümü bilmediğim o çocuğu arıyorum. Masum olmayı, olabilmeyi özlüyorum. 

Ben çok iyi değilim şu sıralar, varın siz iyi olun. Sizi Arjantin'in ellerine bırakıyorum. O ellerin kıymetini bilin...


*Görsel inspirationonline.com 'dan alınmıştır.

3 Aralık 2011 Cumartesi

Knockin' On Heaven's Door

<




Şimdikinden küçüktüm ama öyle miniminnacık da değildim. Bir yerde bu şarkıyı duymakla dinlemek arasında bir eylemde bulunmuştum. Daha sonrasındaki bir gün de - çok da uzak olmayan bir gün - hatırla diyorum kendime. Hadi ama, neydi şarkının adı? Çok da beğenmiştin, bunu kendine yaparsan seni bir daha affetmem ama ona göre bak.

Ama olmuyor, hatırlayamıyorum. Tüm bu hatırlamaya çalışmalar, bilinçle cebelleşmeler okulumun konferans salonunda yapılan, şu an hatırlayamadığım bir programda gerçekleşiyor. Programın kapanışında her zaman olduğu gibi okulumuzdaki demirbaş müzisyen öğrencilerden biri olan çok saygıdeğer bir abim Harley Davidson botlarıyla tempo tutarak gitarının tellerine dokunuyor. Ve başlıyor: 

Mama take this badge from me
I can't use it anymore
It's getting dark too dark to see
Feels like I'm knockin' on heaven's door

Acaba diyorum, acaba?? Devam ediyor saygıdeğer abim:

Knock-knock-knockin' on heaven's door
Knock-knock-knockin' on heaven's door
Knock-knock-knockin' on heaven's door
Knock-knock-knockin' on heaven's door

Evet, evet, evet bu o şarkı! Yok artık diyorum ve gözlerim ışıldamaya başlıyor. Oh, lala diyorum içimden Fransız aksanıyla (Fransız aksanıyla r harfini çok güzel söyleyebiliyorum. Evet farkımdayım, oh lala'da r yok ama söyleyeyim dedim yine de.).

Hemen seçebildiğim cümleleri kaydediyorum telefonuma ve sonra da Knockin' On Heaven's Door mp4ümde ikamet etmeye başlıyor, hala da orda...


Teşekkürler saygıdeğer abim, hiçbir şeyin farkında olmasan bile...


*Görsel: DeviantArt knockin on heavens door by labbaa