17 Aralık 2011 Cumartesi

Same Old Story


Father and Son by Cat Stevens on Grooveshark

Bir gün hepimiz gitmek zorundayız. Bunu bile bile yaşamak, aynada görmeye alıştığımız o suretlerimizin uçucu sıvılar gibi her gün biraz daha havaya karıştığını bilmek zorundayız. Bu kadar zorundalıklarla doluyken yaşam nasıl kaderi ellerinde olabilir insanın?

Bu hafta ölüme bir adım daha yaklaştım. Geçen yıl annesini kaybeden bir arkadaştan sonra bu yıl dedesini kaybeden bir arkadaş ve o arkadaşla cenazeye yetişmek için çıkılmış bir yolculuk. Tuhaf, ürkütücü bir tuhaflık. Henüz bir yakınımı kaybetmedim, bana öyle geliyor ki buna dayanamam. Dayanabilir miyim yoksa? Bilmek bile istemiyorum, bilecek duruma gelmek istemiyorum.

Uzaklaşmak iyi geldi. Kaybedilen bir dedenin –benim olmayan bir dede- arkasından dedelerimi, ninelerimi ziyaret etmek kusursuz, pürüzsüz bir huzurdu. İçinde her şeyi barından bir iyilik hali. Hep aklında aynı şey: son konuşmalar olabilir, son sarılmalar, son anı anlatmalar… 

Sahi siz hiç fark ettiniz mi yaşlı insanların hep anılarını anlattıklarını? Bazen öyle anlar olur ki daha önce defalarca dinlediğiniz bu anıyı dinliyormuş gibi yapma ihtiyacı bile hissetmezsiniz artık. Yapmayın bunu. Çünkü bana öyle geliyor ki o anılar onların gözünde ölümsüz olabilmenin tek yolu, cılız bir yol. Üzeri kapanmaya başlamış ayak izleri gibi o anılar. Silinmelerine izin vermeyin, ölmelerine müsaade etmeyin. Anıları öldürmeyin bayım, bir insanı öldürmekten çok daha fazlasıdır bir anıyı öldürmek. Anılara yaşama özgürlüğü!


*Görsel www.inhomegallery.net 'dan alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder